23 yaşındaki Martine Vik Magnussen’in cesedi, Londra’nın merkezindeki Great Portland Caddesi’ndeki bir bodrum katında, moloz yığınının altında bulunmuştu.
Londra Metropolitan Polis Teşkilatı’nın en çok arananlar listesinde bulunan ve hakkında memleketler arası yakalama buyruğu bulunan Faruk Abdülhak, yaşananlarla ilgili olarak polisle hiç konuşmadı.
Yıllar boyunca yüzlerce gazeteci Abdülhak ile görüşmek istemiş, lakin hepsini görmezden gelmişti.
Abdülhak yıllar sonra BBC’den Nawal Al-Maghafi’ye konuştu ve ülkenin gündemine adeta bomba üzere düşen bir itirafta bulundu.
5 ay boyunca gazeteci ile yazışan adam yolladığı binlerce ileti ve yüzlerce sesli bildiride, Martine’in ismini bir sefer bile kullanmadı ve vefatına atıfta bulunmadı. Daima “olay” ya da “kaza” demeyi tercih etti.
Abdülhak, BBC’ye yaptığı açıklamada Vik Magnussen’in “bir seks kazası sonucu” öldüğünü söyledi ve şu sözleri kullandı;
“1: Yaşanan şanssız kazadan çok pişmanım. 2 Buraya, Yemen’e geldiğim için pişmanım. Kalıp bedelini ödemeliydim.”
Ancak otopsi, Norveçli öğrencinin nasıl bir şiddet sonucu öldüğünü açıkça ortaya koyuyordu.
Güvenlik kameraları Martine’i 02:59’da gece kulübünden çıkarken gösteriyordu. Lakin daha sonra neler yaşandığına şahit olan yok. Martine, güneş doğarken ölmüştü. Lakin cesedi 48 saat sonra bulundu.
Faruk bu sırada Kahire’ye giden bir uçakla İngiltere’den kaçmıştı. Sonra da babasının özel jetiyle Yemen’e geçmişti. Faruk’un avukatı suçsuz olduğunda ısrar ediyordu.
Faruk rastgele bir Yemenli değil. ABD ve Mısır’da büyüyen Faruk, Yemen’in en güçlü ve en güçlü adamlarından biri olan Shaher Abdülhak’ın oğlu. Babası, şeker, meşrubat, petrol ve silah ticaretiyle bir imparatorluk kurmuştu ve devrin Yemen Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih’in yakın dostuydu.